GEÇMİŞİN LEZZETİ ŞİLE
Yüz sürsem her taşına, her sokakta ağlasam,
Çocukluğum geriye, ne dersiniz, gelir mi ?
Yalın ayak dolaşıp, çamurlara bulansam,
Geçmişin lezzetini, Şile’m şimdi verir mi?
Çocukluğum geriye, ne dersiniz, gelir mi ?
Yalın ayak dolaşıp, çamurlara bulansam,
Geçmişin lezzetini, Şile’m şimdi verir mi?
Sokaklar hep tenhaydı, huzur vardı her evde,
Kimse kimseyi kırmaz, yardım eder gönülden,
Huzur, sükun, sessizlik, acep şimdi nerede,
Caddeler gül kokardı, gül kokardı sevgiden.
Kimse kimseyi kırmaz, yardım eder gönülden,
Huzur, sükun, sessizlik, acep şimdi nerede,
Caddeler gül kokardı, gül kokardı sevgiden.
Her hastaya gidilir, elde bir tasçık çorba,
Yapılan ziyaretten, hasta mutlu olurdu,
Isıtırdı odayı, üç ayak ördek soba,
Yüzlere buram buram, sıcak sevgi vururdu.
Yapılan ziyaretten, hasta mutlu olurdu,
Isıtırdı odayı, üç ayak ördek soba,
Yüzlere buram buram, sıcak sevgi vururdu.
Yanan bir avuç korda, toplanırdı tüm dostlar,
Ondörtlük gaz lambası, ışıtırdı çevreyi,
Bakır mangal külünde, demlenirdi anılar,
Arar bulurdu insan, sandıklardan sevgiyi.
Ondörtlük gaz lambası, ışıtırdı çevreyi,
Bakır mangal külünde, demlenirdi anılar,
Arar bulurdu insan, sandıklardan sevgiyi.
Sedirlerin süsüydü, babanne, annaneler,
Kırkharami masalı, anlatırdı bir bilen,
Kimi bir fıkra söyler, bir ağızdan gülerler,
Gündüz gözü der başlar, dün gece rüya gören.
Kırkharami masalı, anlatırdı bir bilen,
Kimi bir fıkra söyler, bir ağızdan gülerler,
Gündüz gözü der başlar, dün gece rüya gören.
Anılar uçuşurdu, sokakta, caddelerde,
Aralık camdan girer, dantellere sinerdi,
Gramofon çalardı, o sessiz hanelerde,
Gönülden dertler bir bir, şarkılara sinerdi.
Aralık camdan girer, dantellere sinerdi,
Gramofon çalardı, o sessiz hanelerde,
Gönülden dertler bir bir, şarkılara sinerdi.
Eskinin tadı kaldı, damaklarda, dillerde,
Arnavut kaldırımı, şimdi oldu kesme taş,
Sardunya, fesleğenler, yetişirdi evlerde,
Bedenler aynı beden, saksı oldu şimdi baş.
Arnavut kaldırımı, şimdi oldu kesme taş,
Sardunya, fesleğenler, yetişirdi evlerde,
Bedenler aynı beden, saksı oldu şimdi baş.
Ayaklar baş oldular, başlarsa birer ayak,
Yapılan her tür işin, cılkı çıktı şu anda,
Bağışıklık sağlandı, kâr etmez artık dayak,
Milyar borçla doğuyor, şimdi yeni doğanda.
Yapılan her tür işin, cılkı çıktı şu anda,
Bağışıklık sağlandı, kâr etmez artık dayak,
Milyar borçla doğuyor, şimdi yeni doğanda.
Önceleri yaşamdı, her kapıda bir ağaç,
Bülbüller gelir konar, şakırdı bizler için,
Manda sütüyle olur, yoğurtlar bakraç bakraç,
Bolluk, bereket vardı, başkaydı o gün geçim.
Bülbüller gelir konar, şakırdı bizler için,
Manda sütüyle olur, yoğurtlar bakraç bakraç,
Bolluk, bereket vardı, başkaydı o gün geçim.
Temizlik imandandı, hep bu sözle büyüdük,
Hem evini, çevreyi, temiz tutardı insan,
Ne tükürük, ne çöpü, bir gün sokakta gördük,
Yattığı yer değişti, pislik içinde aslan.
Hem evini, çevreyi, temiz tutardı insan,
Ne tükürük, ne çöpü, bir gün sokakta gördük,
Yattığı yer değişti, pislik içinde aslan.
Çöp bidonu boş iken, çöpler dışarı konur,
Her türlü hastalığa, davet çıkarır insan,
Evleri de böyle mi, diye bazen sorulur,
Her şey çoktan değişti, çoktan değişti zaman.
Her türlü hastalığa, davet çıkarır insan,
Evleri de böyle mi, diye bazen sorulur,
Her şey çoktan değişti, çoktan değişti zaman.
Yapılan işler güzel, yapanlar çok özelmiş,
Sanatçı bambaşkaymış, zanaatkarlar başka,
Önce kendi beğenir, sonra beğendirirmiş,
Saygı duyarmış insan, meslek denen o aşka.
Sanatçı bambaşkaymış, zanaatkarlar başka,
Önce kendi beğenir, sonra beğendirirmiş,
Saygı duyarmış insan, meslek denen o aşka.
O günlerde terzilik, en geçerli meslekti,
Okumayan çocuğa, kapı hemen hazırdı,
Enver, Ahmet, Abdullah, Burhan, Orhan ve Sabri,
Terziler arasında, Abbas Ömer de vardı.
Okumayan çocuğa, kapı hemen hazırdı,
Enver, Ahmet, Abdullah, Burhan, Orhan ve Sabri,
Terziler arasında, Abbas Ömer de vardı.
Bazıları çalardı, her telden birer şarkı,
Kimi berber dişçiydi, Apul dedemiz gibi,
Böyle dönerdi derler, o günlerin her çarkı,
Şimdi dünya değişti, çıktı dünyanın dibi.
Kimi berber dişçiydi, Apul dedemiz gibi,
Böyle dönerdi derler, o günlerin her çarkı,
Şimdi dünya değişti, çıktı dünyanın dibi.
Güzelliğe duyarsız, kalmış bazı yürekler,
Ne çiçek, ne de ağaç, yumuşatmaz onları,
Her şeyi para görür, boşa bakar o gözler,
Halbuki kara toprak, herkes gibi sonları,
Ne çiçek, ne de ağaç, yumuşatmaz onları,
Her şeyi para görür, boşa bakar o gözler,
Halbuki kara toprak, herkes gibi sonları,
Bir kulp bulup kesmezmiş, eski insan ağacı,
Bu günlerde öyle mi, katliam var çevrede,
Bazen yasağı yasal, yapıyor üç ormancı,
Nefes alınacak yer, kaldı mı bak Şile’mde.
Bu günlerde öyle mi, katliam var çevrede,
Bazen yasağı yasal, yapıyor üç ormancı,
Nefes alınacak yer, kaldı mı bak Şile’mde.
İnsan öldüren ile, ağaç kesenler birdir,
Çünkü, her ikisini, yüce Mevla büyütür,
Bence vicdan azabı, bir gün ömür bitirir,
Bizi son yolculuğa, tahta tabut götürür.
Çünkü, her ikisini, yüce Mevla büyütür,
Bence vicdan azabı, bir gün ömür bitirir,
Bizi son yolculuğa, tahta tabut götürür.
Pirinç çuvalında taş, zor bulunan dürüstlük,
Ne desem ne söylesem, dertler aşmış hep bini,
Günümüzde insanlar, olamıyor dört dörtlük,
Çoğu olmuş para göz, hırs bürümüş kimini.
Ne desem ne söylesem, dertler aşmış hep bini,
Günümüzde insanlar, olamıyor dört dörtlük,
Çoğu olmuş para göz, hırs bürümüş kimini.
Yüz sürsem her taşına, her sokakta ağlasam,
Çocukluğum geriye, ne dersiniz, gelir mi ?
Yalın ayak dolaşıp, çamurlara bulansam,
Geçmişin lezzetini, Şile’m şimdi verir mi ?
Çocukluğum geriye, ne dersiniz, gelir mi ?
Yalın ayak dolaşıp, çamurlara bulansam,
Geçmişin lezzetini, Şile’m şimdi verir mi ?
4 Kasım 2006 – ÜSKÜDAR Atılay ERGE
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.