![]() |
ATILAY ERGE |
ŞİLE'DEN ANILAR…
Değerli dostlar, benim olduğu gibi, sizlerin de yaşanmış birbirinden güzel anıları vardır mutlaka. Bugüne dek, yaşarken kıymetini bilmediğimiz anılarımız, kimi albümlerin yaprakları arasında, kimi mukavva kutularda, kimileri ise naylon poşetlerde gün gelip açılıp, gün ışığına çıkmayı bin bir özlemle bekler dururlar.
Yıllar yılları kovalarken, üstünde bizi barındıran toprağımızın herhangi bir köşesinde, kimi radyolardan çalınan şarkılarda, kimi elimize geçen siyah beyaz fotoğraflarda aniden iz bırakan birer anı olarak karşımıza çıkar ve yine eskisi gibi ya hüzne boğar yüreği veya neşemize neşe katar gönlümüzde eser geçer sam yeli misali. Duygulanır, hüzünlenir veya anıların verdiği lezzetle neşelenir, bazı anıların ardından ” Hayali Cihan Değer “ der geçeriz.
Bazen yıllardır, önünden geçmediğimiz okulumuzun önünden geçerken, kapılar, pencereler, duvarlar bizlerin o yıllardaki afacanlıklarımızı, haylazlıklarımızı birbirlerine adeta fısıldar. Kaybettiğimiz, bizleri biz yapmaya gayret gösteren öğretmenlerimizi görürüz, şimdi bizlere çok uzak olan sınıflarda.
Bir patika, bir Arnavut kaldırımı üstünden güle oynaya veya ağlayarak geçtiğimiz yılları hatırlatır, dile getirir adeta.
Okul arkadaşlarımızı, mahalle arkadaşlarımızı görürüz bu yollarda zaman zaman. Kimi tatlı, kimi tatsız anılar gözlerimizden film şeridi misali geçer gider. Yeniden küçük olmayı yeğleriz o an, yine mahalle aralarında hafif yollu kavgalar etmeyi arzularız. Düğünlere gelin almalarına gidilen köyleri, o masum, o saf, bizlerden birer parça olan köy insanlarımızı hatırlarız. Çocukluk halimizde bize ikram edilen bir dilim bulgurlu, bir dilim kaz ayak mancarlı, bir dilim kabaklı böreğin kokusunu duyarız o an buram buram.
Bazen, öylesine takılır gözlerimiz uzaklara. Uzaklarda yaşayan dostlarımızı, canlarımızı hatırlarız, belki güler, belki özlem ağır basar ağlarız.
Benim de, sizler gibi doğduğum, büyüdüğüm, zaman zaman kendinden hayat mücadelesi nedeniyle uzak kaldığım Şile’de, birbirinden tatlı, birbirinden hüzünlü unutamadığım onlarca anılarım var. Şu an hepsi bir köşeye gizlenmiş, onları hatırlayıp, ortaya çıkaracağımız zamanı bekliyorlar.
Zaman zaman, anıların bazılarını, saklandıkları kuytulardan, köşelerden çıkarır, karşıma alır, gerilere ama bir hayli gerilere, belki artık bizler için Kaf Dağı misali, dağların, tepelerin ardına gezintiye çıkarım anılarımla.
Tirip Abdullah Usta’mın yanında terzi çıraklığı yaptığım yılları, Şile Feneri’nin önünden dokuz yaşındayken uçuruma düştüğüm anı,s anat okulunda geçen yılları, Almanya’da kaldığım günleri, Manisa’da geçen askerliğimi, dünyanın en güzel kızıyla yaptığım evliliğimi, Cüneyt’imin, Melike’min ailemize katıldığı zamanları hatırlarım. Aslında,hatırlamaya başladığımızda ard ardına öyle anılar çıkıyor ki karanlık sandık diplerinden, sormayın gitsin.
Değerli dostlar, geçmişe dönmek, geçmişteki anılarla yüzleşmek, zaman zaman pek iç açıcı da olmayabilir. Bir dostunuzun, bir yakınınızın, babanızın, annenizin ölüm anları da çıkar bazen ortaya. İşte o an, tarifsiz acılar sarar kocamış yürekleri. Günlerce, aylarca bu üzüntülerle baş başa kalırsınız.
Yaşandığı yıllarda değerini bilmediğimiz, anıların en güzelleriyle baş başa, daha nice mutlu, sağlıklı yılları “ Cennet’in Var Olduğu Yer Şile’de “ geçirmeniz ve geçirmemiz dileklerimle.
Yıllar yılları kovalarken, üstünde bizi barındıran toprağımızın herhangi bir köşesinde, kimi radyolardan çalınan şarkılarda, kimi elimize geçen siyah beyaz fotoğraflarda aniden iz bırakan birer anı olarak karşımıza çıkar ve yine eskisi gibi ya hüzne boğar yüreği veya neşemize neşe katar gönlümüzde eser geçer sam yeli misali. Duygulanır, hüzünlenir veya anıların verdiği lezzetle neşelenir, bazı anıların ardından ” Hayali Cihan Değer “ der geçeriz.
Bazen yıllardır, önünden geçmediğimiz okulumuzun önünden geçerken, kapılar, pencereler, duvarlar bizlerin o yıllardaki afacanlıklarımızı, haylazlıklarımızı birbirlerine adeta fısıldar. Kaybettiğimiz, bizleri biz yapmaya gayret gösteren öğretmenlerimizi görürüz, şimdi bizlere çok uzak olan sınıflarda.
Bir patika, bir Arnavut kaldırımı üstünden güle oynaya veya ağlayarak geçtiğimiz yılları hatırlatır, dile getirir adeta.
Okul arkadaşlarımızı, mahalle arkadaşlarımızı görürüz bu yollarda zaman zaman. Kimi tatlı, kimi tatsız anılar gözlerimizden film şeridi misali geçer gider. Yeniden küçük olmayı yeğleriz o an, yine mahalle aralarında hafif yollu kavgalar etmeyi arzularız. Düğünlere gelin almalarına gidilen köyleri, o masum, o saf, bizlerden birer parça olan köy insanlarımızı hatırlarız. Çocukluk halimizde bize ikram edilen bir dilim bulgurlu, bir dilim kaz ayak mancarlı, bir dilim kabaklı böreğin kokusunu duyarız o an buram buram.
Bazen, öylesine takılır gözlerimiz uzaklara. Uzaklarda yaşayan dostlarımızı, canlarımızı hatırlarız, belki güler, belki özlem ağır basar ağlarız.
Benim de, sizler gibi doğduğum, büyüdüğüm, zaman zaman kendinden hayat mücadelesi nedeniyle uzak kaldığım Şile’de, birbirinden tatlı, birbirinden hüzünlü unutamadığım onlarca anılarım var. Şu an hepsi bir köşeye gizlenmiş, onları hatırlayıp, ortaya çıkaracağımız zamanı bekliyorlar.
Zaman zaman, anıların bazılarını, saklandıkları kuytulardan, köşelerden çıkarır, karşıma alır, gerilere ama bir hayli gerilere, belki artık bizler için Kaf Dağı misali, dağların, tepelerin ardına gezintiye çıkarım anılarımla.
Tirip Abdullah Usta’mın yanında terzi çıraklığı yaptığım yılları, Şile Feneri’nin önünden dokuz yaşındayken uçuruma düştüğüm anı,s anat okulunda geçen yılları, Almanya’da kaldığım günleri, Manisa’da geçen askerliğimi, dünyanın en güzel kızıyla yaptığım evliliğimi, Cüneyt’imin, Melike’min ailemize katıldığı zamanları hatırlarım. Aslında,hatırlamaya başladığımızda ard ardına öyle anılar çıkıyor ki karanlık sandık diplerinden, sormayın gitsin.
Değerli dostlar, geçmişe dönmek, geçmişteki anılarla yüzleşmek, zaman zaman pek iç açıcı da olmayabilir. Bir dostunuzun, bir yakınınızın, babanızın, annenizin ölüm anları da çıkar bazen ortaya. İşte o an, tarifsiz acılar sarar kocamış yürekleri. Günlerce, aylarca bu üzüntülerle baş başa kalırsınız.
Yaşandığı yıllarda değerini bilmediğimiz, anıların en güzelleriyle baş başa, daha nice mutlu, sağlıklı yılları “ Cennet’in Var Olduğu Yer Şile’de “ geçirmeniz ve geçirmemiz dileklerimle.
01.Şubat.2007 - Atılay ERGE / Şile
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.